Shirakawa Köyü Yol Günlükleri

Yol Günlükleri, Shirakawa go
Orda bir köy var uzakta… dediler. Fotoğraflarına bakar bakmaz ben buraya gitmeliyim dedim. Tokyo’dan çıktığımdan beri trenlere binerek Japonya’nın içinde seyahat ediyorum, garlarda sabahlıyorum. Yaklaşık bir hafta sonra Kanazawa şehrine geldim. Trenden iner inmez bu köye gitmenin yollarını araştırdım. Shirakawa köyü Okayama bölgesinde bulunan dağların arasında masmavi bir nehrin kenarına kurulmuş bir cennet.
 
Japonya köylerinin namını küçüklüğümüzden beri duymuşuzdur. Çizgi filmlerden, filmlerden hep bir aşinalığımız, tanıklığımız vardır bu köylere. Bende bu köyün fotoğraflarını görünce rotamı direk buraya çevirdim.
Japonya’nın Kanazawa şehrine gelince buradan bir otobüs bileti satın aldım. Çünkü gitmenin başka yolu yokmuş, otostop çekmek için yollar çok ıssız. Tren de yok zaten. 1 saatlik bir yol, tünellerin arasından geçerek, birbirinden güzel manzaralar izleyerek bu köye vardım. Vardığımda hava kararmak üzereydi ama köyün güzelliği apaçık ortadaydı. Bu gerçek mi yahu? diye söylenip durdum kendi kendime. Köy tertemiz, evlerin hepsinde mükemmel bir sanat işçiliği var. Süslemeler, yollar, insanlar… huzurun merkezine geldim sanırım diye iç geçirdim. Bir süre köyün içinde aval aval dolaştım. Hava kararınca hem geceyi geçirmek için hemde gece pozlaması yapmak için uygun yerler bakmaya başladım.
 
Bir evin önündeki bank oldukça uygun duruyordu. Çantamı onun üzerine koydum ve köyün içinde fotoğraf makinemle dolaşmaya başladım. Japonya’nın en güzel yanı. Kimse kimsenin eşyasına hiç bir şekilde dokunmuyor. O yüzden çok rahat bir ülke. O gece dağların arkasından kocaman bir dolunay doğdu. Sanki bana hoş geldin diyordu. Uzun uzun pozladım bu anı…
Shirakawa go köyü dolunay
Shirakawa go köyü dolunay

 Köyü tepeden göre bir yer arayışına girdim, bu köyü tepeden izlemek istiyordum. Tabelalarda wiew point (izleme noktası) yazıyordu ama görünürlerde bir şey yoktu. Yolda yürürken bir adam gördüm, izleme terasına nasıl gidebilirim diye sordum. Pek anlatamadı, hemen önündeki küçük minibüsü göstererek ; Atla arabaya götüreyim dedi.

 Yine şanslı bir günümdeydim sanırım. Japon amcamız biraz içmiş, kafası güzel o yüzden içinden geldiği gibi konuşuyordu. Araba binince nerelisin dedi. Türk’üm dedim. Sonra başladı anlatamaya…olaylardan bahsetti, tehlikeli olduğundan, daha bir sürü şey…onunla tanışmamızdan ettiğimiz sohbete kadar bu videoda görebilirsiniz. Biraz uzun bir video.

 
 
Biz o gece o kadar çok şey konuştuk ki. Bana öyle şeyler anlattı ki, uzun süre uyumadım. Zaten benim dışarda yatacağımıda bilmiyordu, söylemedimde.
 

Sabah olduğunda köyün içinde dolaşmaya başladım. Çantamı aldım, kahvaltı yapmak için yerler bakıyordum. Hikayenin gerisini bu videoda izleyebilirsiniz.

https://www.youtube.com/watch?v=Wvcu-oUBzdM

 
Ben bu köyde 4 gece kaldım. Ondan sonraki günler beni evinde ve babaannesinin evinde ağırladı bu amcamız. Beraber temizlik yaptık, ona işlerinde yardım ettim. Eşinin cafesinde çay içiyorduk bazende beni Ramen içmeye davet ediyordu.
 

Son akşam ise ilginç bir yere gittik. Ben gece köyün fotoğraflarını çekmek istiyorum demiştim. Arabasıyla beni köyün içinde gezdirdi, farklı noktalara gittik. Sis olduğu için pek çekim yapamadım. Sonra hadi gel benim arkadaşın evine gidelim, seni onla tanıştırırım dedi.

Bu köyün 10 km uzaklığında başka küçük bir köye gitmeye başladık. Kapkaranlık yerler, ıssız ve nereye gittiğimden hiç bir fikrim yok. Yolda giderken benim arkadaşım biraz ilginç bir insan dedi. Ünlü bir ressam dedi. Bu benim daha çok ilgimi çekmeye başladı. Evine vardık, sessizliğin ve karanlığın tam ortasında ürpertici bir ortam var. Bir süre evin ışıkları yandı kapıyı birisi açtı. İçeri girdik olduğu odaya yürümeye başladık. Sonradan ressam çıkageldi, beni tanıştırdı. 68 yaşında bir adam ama 50 yaşında demezsin. ingilzcesi gayet iyiydir epey sohbet ettik. Beni sordu, sonra bende ondan aldığım gazla kendisini sordum. Danimarka da yaşamış uzun yıllar. Evde çalışan hizmetli ve çok yaşlı bir kadın var. Danimarkalıymış, o kadın o eve nasıl geldi hiç bir fikrim yok…Video ise evin tuvaletinden başlıyor…



Ertesi sabah ben yine köyde epey fotoğraf çektim, domates bahçelerini keşfetttim patlıcan yedim bol bol. Kaldığım Japon amcanın eşinin cafesinde bırakmıştım çantamı.  Akşam üzeri artık yavaş yavaş köyden ayrılayım diye çantamı toplamaya başladım, hava kararmak üzereydi. Cafe’de o gün kimse yoktu nereye gitmişler hiç bir fikrim yok. Zaten burada kapı kitleme yada hırsızlık gibi bir kavram bile yok herkes çok rahat. Bende çantamı sırtladım, onlara bir not bıraktım. Ve yola koyuldum…Nasıl gideceğimi bilmiyorum ama otobüs, otostop çekerim en kötü yürürüm diyordum.

Yola çıktım, kimse yok ne otobüs kalmış ne geçen bir araba var. Saatlerce yağmurun altında otostop çektim yürüdüm, müzik dinledim. Umudumu kesmiştim, sadece yürüyorum sonrada şansıma bir araba durdu. İki tane benim yaşımda kız. Köyü ziyaret etmişler, şehre dönüyorlar. Atla gidelim dediler. Şaka gibi, atladım arabaya sıcacık sohbetleriyle hemen içim ısındı zaten. 2 saat beraber yolculu yaptık. Arabaya ilk bindiğimde 20 dakikalık bir ses kaydı yapmıştım aşağıda ki videodan sohbeti dinleyebilirsiniz. İngilizce ama zaten çok da iyi ingilizce konuşmuyoruz. 🙂

Kanazawa tren garına kadar bıraktılar beni. Buradan sonra Kyoto’ya başkentlerin başkentine gitmeye çalışacağım. Kyoto fotoğraflarını ve anıları için instagram hesabımı takip edebilirsiniz https://www.instagram.com/yolgunlukleri

 
 

Save

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Share on facebook
Facebook
Share on twitter
Twitter
Share on whatsapp
WhatsApp

Benzer Yazılarım

Ucuz Uçak Bileti Nasıl Alınır +17 Gerçek Yöntem 2023

Sırt Çantamda Neler Var? Tüm Ekipmanlarım + Fiyat/Performans

Araba İle Ege ve Akdeniz Turu Yapacaklara Tavsiyeler

emre durmuş

Emre Durmuş

6 yıl önce çıktığım dünya turunda şimdiye kadar 60’dan fazla ülkede bulundum. Elimden geldiği kadar youtube kanalım ve seyahat blogumda en iyi tavsiyelerimi ve yol günlüklerimi paylaşıyorum.